17 Haziran 2011 Cuma

Haşmet BABALOĞLU'na mektubumdur..

Haşmet bey,
Sizi bugünkü ve "onlar mı entellektüel" yazılarınızdan ötürü tebrik ediyorum. Ben kendime yarı aydın bile diyemem. Ama allaha şükür sorgulama, düşünme ve muhakeme yapma özelliğim sayesinde bahsettiğiniz ve kendini aydın zanneden tüm insanlardan daha fazla  özgür düşünceye sahip olduğum için çok mutluyum. Bu mutlulukta bana ayrıca,  çevremde kendini entellektüel sanan binlerce "diplomalı cahil" içersindeki yalnızlığıma karşı dayanma gücü veriyor.  Tabii bu gücü sadece kendimden değil,   sizin gibi "gerçekten düşünen" yazarların yazılarından da alıyorum. Beni besliyorsunuz. Teşekkürlerimle..

16 Ocak 2011 Pazar

kelebek kadar özgür ama titrek,


Mery Daimon un bloğundaki "ruh halim" adlı resmi görünce bana çağrıştırdıkları:
kelebek kadar özgür ama titrek,
güneş gibi yakıcı ama uzak,
ağaç kadar yaşlı ama köklü
kurumuş yaprak gibi verici ama kırılgan
dağlar kadar yalnız ama dingin..

14 Ocak 2011 Cuma

muhteşem yüzyıl..

Dizilerden nefret ediyorum (House dışında).. Seyrettiğim son ve tek Türk diziside İkinci Bahardı... Yıllardır neden Kanuni veya Fatih için adamakıllı bir sinema filmi çekilmez diye düşünürdüm... Ama kaliteli ve ses getiren bir tarzda. Konu ilgimi çektiği ve çok da üzerinde tartışıldığı için Muhteşem Yüzyıl'ın birinci bölüm özetini seyrettim.. yok  Harem'di, yok  içkiydi  mevzularına hiç girmeden, bu dizi son derece kalitesiz, özensiz, ve sıradan olmuş. vakit doldurmak adına dakikalarca aynı sahneyi çekmeler, ses, ışık, dekor, kostüm, diyaloglar,  hepsi,  hepsi özensiz ve sıradan..Sonuçta çok ses getirebilecek bir konunun içine ettiler.. yazık çok yazık..

5 Ocak 2011 Çarşamba

Nietzsche'den

  • Başkasının düşünceleri ile bilgelik etmektense kendi hesabına delilik etmek daha iyidir.
  • Sahip olunması zorunlu tek şey var: Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu, ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh...
  • Bir şeyden hoşlanmaktan söz edilir, aslında doğrusu, bu şey aracılığıyla kendinden hoşlanmaktır.
  • Kendinden hiç söz etmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür.
  • İnsan dilediği kadar bilgisiyle şişinip dursun, dilediği kadar nesnel görünsün, boşuna ! Sonunda her zaman ancak kendi yaşam öyküsünü elde edecektir.
  • Sevilmiş olma isteği kendini beğenmişliklerin en büyüğüdür.
  • Bir konu hakkında hazırlıksız sorguya çekildiğimizde, aklımıza gelen ilk düşünce çoğu zaman bizim kendi düşüncemiz değildir; ama bizim sınıfımıza, konumumuza ve soyumuza ait olan sıradan bir düşüncedir sadece. Öz düşünceler pek ender olarak su yüzüne çıkarlar.
  • Açıkça büyük amaçlar tasarlayan ve daha sonra bu amaçlar için oldukça yetersiz olduğunu gizlice kavrayıveren kimse, çoğu zaman bu amaçlardan vazgeçecek kadar da güçlü de değildir. İşte o zaman ikiyüzlülük kaçınılmazdır.  
  • İnsan yığınlarının davranış biçimlerini önceden kestirmek için, onların güç bir durumdan kendilerini kurtarmak için hiçbir zaman çok önemli bir çaba göstermediklerini kabul etmek gerekir.
  • Aşk ve nefret kör değillerdir; ama kendileriyle birlikte taşıdıkları ateş yüzünden kör olmuşlardır.
  • İnsan hatasını bir başkasına itiraf ettiğinde unutur onu; ama çoğu kez öteki kişi bunu unutmaz.

bazı bloglar..

Bazı bloglarda yazılanları anlamakta zorluk çekiyorum.
o kadar fazla anlamını bilmediğim kelime çıkıyor ki? anlaşılmayınca, zor olunca daha mı "entel" ve  "elit" olunuyor?

düşünce özürlü olmak..

sokak röportajlarında iki kelimeyi yan yana getirip, adam gibi konuşabilen bir insan görsem dişimi kırıcam. hatta bu konuştukları şeyler, başkasının değil,  kendi özgün düşünceleri ise otuzikisini tekmili birden..

4 Ocak 2011 Salı

şehir simgeleri..

Bence taşıma araçları bakımından şehirlerle özdeşleşen o şehirden bahsedildiğinde ilk akla gelenler;

Newyork: sarı,  burunlu okul otobüsleri
Londra: eski model taksiler veya  iki katlı otobüsler
Barcelona: motorsikletler
İstanbul: yolcu vapurları ( iyi ki yenilerin dizaynını da eskilerle aynı yaptılar)